Ezelden Ebedİyete Kötülük ve İyİlİk

Fotoğraf: Gökhan Turunç, Berlin
Yazı: Hilal Şan
14.04.2018

            Dünyanın kötü bir yere dönüştüğü uzun süredir hepimizi meşgul ediyor. Çevre kirliliği, tecavüzler, cinayetler, siyasal çalkantılar, ekonomik virajlar, ayaklar altına alınan insan hakları ve onur, özgür düşünce bize her gün medyanın çok farklı yollarından gösterilerek, bu durum bilinçaltımızda normalleştiriyor. Daha kısa mesafede düşünürsek , yola tüküren gençleri, kapı tutmak yerine omuz atıp geçen „er“leri, aksanınız var diye burun kıvıran kasiyerlerim kaldırım kenarında pantalonu kayıp inmiş, beli açık, saçları karışık, pislikten parmakları eldivenleşen evsizleri bize medya göstermiyor, bilakis onları şahsen biz kendimiz görüyor, yaşıyor ve biliyoruz. Hatta daha da fazlasını!
Pekiyi, dertlenirken, şikayet ederken, çığlıklar atarken ne yapıyoruz biz? Gerçekten soruyorum bunu önce kendime, sonra da size. Ne yapıyoruz biz? Örneğin en klasiği çevremizi korumak için ne yapıyoruz, kişisel bir planımız var mı? Herkesin sokakta „artık“ çöp kutusununu aktif bir şekilde kullandığını farz edersek, ormanları ya da denizleri korumak için ne yapıyoruz? Komşu Eritreli Hristiyan kadının Müslüman Mısırlı kocası tarafından farklı dinlerde olmalarından dolayı dövülmesi ve de kendisine 5 sene kızı bu adam tarafından gösterilmemesi hakkındaki hüzünlü hikayeyi merdivenlerde kaşla göz arasında dinlemek zorunda kalınca ne yapıyoruz? Üçüncü dünya savaşına doğru kamikaze dalışı yapmaya çalışan, hepsinin de birbirinden kötü ünleri olan ülkelere karşı ne söylüyoruz biz? Kendimizin, başkalarının ve dünyanın çevresinde pek de doğru olmayan şeyler döndüğünde, bizim söylenmekten başka ilk yaptığımız nedir? 

Medya, özellikle sosyal medya, tüm kötülükleri , örneğin vücudu canlı bomba olarak kullanılmış Afganistanlı’nin dağılan organlarını, gözüme sokarken, son zamanda tezat ama (!) iyilikleri de göstermeye başladı. İyimserliğin değişim için gerekli gücünü acaba bu fotoğraflarda, resimlerde ya da bazı yazılarda görebilir miyiz? Örneğin, sokak kedileri ya da sahipsiz kediler için konulan mamalar, suluklar ve kartondan ya da plastikten yapılan evler renk renk, boy boy sokakları ve dolayısıyla resimleri de süslüyor. Bazıları kurumsal olarak hazırlanmışken (Ör.: Karşıyaka Belediyesi, İzmir), diğerleri kişisel olarak kapı önlerine, bahçelere kondurulmuş. Bu Türkiye‘de olan bir durum. Almanya’da sahipsiz kedi ya da köpek yok. Parklarda köpeklerin kakalarının içine konulup, en yakın çöpe bırakılması için küçük kutuculara konulmuş plastik torbacıklar var. Bu    poşetler büyük bir oranda kullanılırken, sokaklar yine de üstüne basılmamak için kıvranılan kakalar içinde. Diğer yandan Haluk Levent’in öncülüğünü yaptığı AHBAP, Saçım Saçın Olsun ya da Mutluluğun Adresi gibi yardım kuruluşlarının yaptıkları azımsanamayacak yardımları yine sosyal medyada gördüğümüzde hem gururlanıp hem de umutlanmıyor muyuz?
Bütün kötülüğün ve bütün iyiliğin istesek de, istemesek de üstümüze bolca boca edilmesiyle, sizce bizim gönlümüz hangisini kayar? Doğduğumuz andan itibaren, içimizde var olan iyi ve kötünün çatışması şimdi ekranlardan naklen vicdanımıza sesleniyor.Olumsuzluğun kimsenin kolayca yardım eli uzatamayacağı karanlık kuyularına düşmemek ve belki de bununla kötülüğün artmasına sebep olmamak için, önce kendi mikro dünyamızda ve daha sonra yakın çevremizden uzaklara kadar yayılabilecek şekilde iyimserliğin gücü ile iyiliği yayalım! Herşey evet zıttı ile var olur, ancak iyiliğin zıttının boyutlarının küçülme vakti neredeyse kaçacak! Aman dikkat! 



Yorumlar

Popüler Yayınlar